Her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde, İstanbul Büyükada'daki Aya Yorgi Kilisesi'nde Ortodoks cemaatinin hac ritüeli gerçekleşmektedir. Dünyanın dört bir yanından Hıristiyanları bir araya getiren bu ayinde, kısmet açacağı inancıyla insanlar ellerindeki makaraları aça aça tırmanırlar kilisenin zorlu yokuşlarından. Eğer ipler koparılmadan kiliseye ulaşıp bir de mum yakılabilirse, dileklerin gerçekleşeceğine inanılır. Ayini tamamlamak için iki şart vardır; biri çıplak ayakla yürümek, diğeri ise hiç konuşmamak.
Hıristiyanlıkta Meryem Ana Evi'nin ziyareti haç, Aya Yorgi ritüelini gerçekleştirmek ise yarı hac olarak kabul edilir. Nitekim yokuşu tırmanırken yolda, İncil dağıtan ve sizin için dua eden misyonerleri sıkça görmeniz mümkün. Keza, Müslümanlar da Hıristiyanlar kadar ilgi gösteriyorlar bu ayine.
Ayinin çıkış noktasını temsil eden hikâye ise şöyle: Bizans döneminde işgal altında kalan adada, Aya Yorgi kilisesindeki ikona ve kutsal cisimler papazlar tarafından koruma amaçlı toprağa gömülmüş... Aradan geçen uzun yıllardan sonra Aziz Aya Yorgi, bir çobanın rüyasına girmiş ve kiliseye uzanan yolu tırmanmasını, çan sesi duyduğu yerde durup kazmasını söylemiş... Olayı önce dikkate almayan çoban, aynı rüyayı 3 gece üst üste görünce kiliseye tırmanmaya karar vermiş. Çıplak ayakla ve hiç konuşmadan kiliseye uzanan uzun yokuşu tek başına tırmanmış. Kiliseye yaklaştığı anda çan sesleri duymaya başladığı yerde durup tam o noktayı kazmış ve zamanında gömülen cisimleri bulmuş.