Hrant Dink Vakfı, Galata Fotoğrafhanesi, Free Press Unlimited ve Gümrü Gençlik Girişim Merkezi oratklığında “Beklemekten Öte… Türkiye-Ermenistan Sınırından Hikâyeler” adlı sergi açıldı. 1-30 Haziran 2012 tarihleri arasında Galata Fotoğrafhanesi’nde gösterimi sürecek olan sergi, Aleksey Manukyan, Anıl Çizmecioğlu, Anush Babajanyan, Arif Yaman, Armine Vardanyan, Deniz Pekkıyıcı, Eren Aytuğ, Marianna Vardanyan, Sofia Danielyan ve Volkan Doğar’ın ortak çalışmasıyla ortaya çıkan beş multimedya belgeselinden oluşuyor.
‘Beklemekten Öte’, 1993’de kapatılan Türkiye-Ermenistan sınırının insanları, köyleri, rayları, çocuk seslerini ve anıları birbirinden ayırdığına dikkat çekerken, sınır kentleri Kars ve Gümrü’de yaşayan insanların gündelik hayatlarını, bekleyişlerini ve yıllardır devam eden diyalogsuzluk ortamını anlatıyor. Sergilenen çalışmalar, “beklemekten öte” dinlemeye, konuşmaya ve eyleme davet ediyor: “Yıllardır hiç gelmeyen bir treni bekleyen istasyon görevlileri; yıllarca Türkiye’den bir misafirin kapısını çalıp kendisini ziyaret etmesini bekleyen Kima’nın Erzurum'dan başlayıp Gümrü'nün gündelik hayatına uzanan kişisel hikâyesi; yaptıkları müzikle sınırın sessizliğini bozan Bayandur’un çocukları; Kars’ta kentsel dönüşümle gelecek yıkımı bekleyen mahalle sakinleri ile dedesinin köyünden izler ararken yolu kesişen Sofia; ve geçmiş travmalarıyla yüzleşirken seslerini birbirine duyurmayı bekleyen bir Kürt ve Ermeni’nin hikâyeleri…”
Hollanda Başkonsolosluğu ve İngiltere Büyükelçiliği desteği ile gerçekleşen “Diyalog için Multimedya” projesi kapsamında üretilen multimedya belgeseller, ayrıca Türkiye ve Ermenistan’dan genç fotoğrafçıların ortak üretimlerine olanak sağlamayı, yeni anlatım yöntemleriyle seslerini güçlendirmeyi ve iki ülke arasındaki diyalog sürecine katkıda bulunmayı hedefliyor.
‘İletişimsizlik ortamına yeni dil’
Açılış kokteylinde konuşan Fotoğrafçı Yücel Tunca, serginin oluşum sürecini özetleyerek multimedyanın sınırın iki yakasındaki basın ve belgesel fotoğrafçıların iletişimsizlik ortamına yeni bir dil kazandırmak için seçtiklerini söylerken, Hrant Dink Vakfı Yönetim Kurulu üyesi İbrahim Betil ise, “Aynı geçmişe sahip, aynı toprağa basan, aynı havayı soluyan, aynı suyu içen insanları birbirinden ayrıştıran bir sınır çizilmeye çalışıldı. Oysa benim düşüncelerim, duygularımın, bildiklerimin bir sınırı yok. Bu çalışmalar ileriki günlerde bu sınırın açılmasına dair yapılacak tartışmalara çok önemli katkılar sunacak. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim” dedi.
Multimedya katılımcıları ise: ‘Halklar arasında bir sınır olmadığını gördük’ dedi
Arif Yaman, “Alışılagelmiş siyasi söylemlerden ziyade, sanat aracılığıyla bu keskin söylemler eriyor ve insane dair hikayeler öne çıkıyor” diyerek toplumun birbirine olan algısının değişmeye başladığını kaydetti. Yaman, çalışmalar esnasında hiçbir zorluk ile karşılaşmadıklarını dile getirerek, halklar arasında bir sınır olmadığını gördüklerini ifade etti. Aleksey Manukyan; arkadaşlıkların kolay kurulan ilişkiler olmadığına işaret ederek, “çok mutluyum” dedi. Her şeyin insanlar arasında gerçekleştiğini ifade eden Manukyan, “Bugün bu ilişkiler konusunda büyük bir adım olduğunu düşünüyorum, burada gördük bunu” dedi.
Ermeni meselesinin Türkiyedeki diğer sorunlardan çok farklı bir şey olmadığını ifade eden Deniz Pekkıyıcı ise, bu konuda da toplumsal muhalefetin güçlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Pekkıyıcı, bunun en etkili dillerinden birisinin sanat olduğuna değinerek, belgeselin de herkesin ötelediği görünmez kalın duvarın arkasındakini gösterdiğini aktardı. Konumların değiştiğini, sürecin değiştiğini katliamların ise form değiştierek devam ettiğini belirten Pekkıyıcı, aynı zihniyetin sürmeye devam ettiğini kaydetti.