Suriye'de 2011 yılı başlarından bu yana devam eden çatışmalarda yüz binlerce insan hayatını kaybetti ve dört milyondan fazla insan yaşadıkları yerleri terk ederek çoğunlukla Türkiye, Ürdün,ve diğer komşu ülkelere sığındılar. Sadece Türkiye'deki göçmen sayısının bu yılın sonuna kadar bir milyon beş yüz bini geçmesi bekleniyor. Ne var ki göçmenlerin Türkiye sınırları içinde hukuksal bir güvenceleri yok. Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi'ni "coğrafi sınırlama" çekincesi ile kabul ettiği için, Avrupa dışından gelip iltica talep edenlere "mülteci" statüsü tanımıyor ve sadece "geçici sığınma" koruması sağlıyor. Dolayısıyla iç savaş sonucu Türkiye'ye sığınan Suriyeli göçmenler mülteci olarak görülmüyor ve mültecilikten gelen haklardan yararlanamıyor.Olumsuz koşullar sebebiyle kamplarda yaşamayı tercih etmeyen ve Türkiye'nin çeşitli kentlerine dağılan göçmenler kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalıyor. Ekonomik, sosyal ve hukuki durumları onları her türlü sömürü, baskı ve tacize açık hale getirmiş durumda. Yüz binlerce insan kalacak yer bulamadıkları için park ve sokaklarda yaşarken, bir kısmı ise yüksek fiyatlara çok kötü durumda olan ve ev bile denilemeyecek yerlerde barınmak zorunda kalıyor. Çoğu zaman çalışabilecekleri bir iş bulamıyor, bulduklarında ise son derece düşük ücretlere çalıştırılıyorlar.Tüm olumsuzluklara rağmen yaşama mücadelesi veren göçmenler özellikle son günlerde ırkçı saldırıların hedefi haline gelmiş durumdalar. Yakın zamanda peş peşe İstanbul, Hatay, Maraş, Adana ve Mardin Kızıltepe'de Suriyeli göçmenlere karşı milliyetçi gösteriler yapıldı. Adana'da elleri satırlı, yüzleri maskeli bir grup Suriyeliler'e saldırdı. Maraş'ta kent merkezinde kalan Suriyeliler'in ülkelerine dönmelerini isteyen yaklaşık bin kişi göçmenlere yönelik linç girişiminde bulundu, İstanbul İkitelli'de Suriyeliler'e ait ev ve iş yerlerinin camları kırıldı.Ülkedeki kriz ve çelişkileri görünmez kılmanın en kolay yolu olarak yine milliyetçilik kışkırtılıyor,ayrımcılık ve ırkçılık körükleniyor, ülkede yaşanılan işsizlik, yoksulluk ve sosyal adaletsizliğin sorumlusu olarak göçmenler hedef gösteriliyor. Suriye'deki savaşın yakın zamanda bitmeyeceği aşikâr, Suriyeli göçmenler için uzun bir süre daha ülkelerine dönmelerinin koşulları oluşmayacak gibi.Savaştan sonra Suriye Afrin'deki evlerini terk edip İstanbul'a göçmek zorunda kalan akraba iki aile için de durum farksız.10 kişilik nüfuslarıyla Küçükçekmece'de daha önce başka akrabalarının gelip yerleştiği bölgede kiraladıkları iki odalı bir evde yaşıyorlar. Evin gençleri tekstil atölyelerinde çalışıyor ve kazandıkları paranın büyük bir kısmını ev kirasına veriyorlar. Civarda Suriyeli çocukların gidebileceği okullar var ama ücretli oldukları için evdeki çocuklardan hiçbiri okula gidemiyor.Zamanlarının büyük bir kısmı evde akrabalarıyla beraber geçiyor. Can güvenlikleri ve iş imkânları olmadığı için yakın zamanda Afrin' e dönmeleri mümkün değil. Evlerini ve şehirlerini terk etmek zorunda kalmış diğerleri gibi onlar da kendilerini gelecekte nasıl bir hayatın beklediğini bilmiyor.