Ev işçilerinin kötü durumu, geçtiğimiz aylarda İstanbul'da işvereninin camını silerken yere düşen Rukiye Şimşek'in ölümünün ardından toplumsal tartışmaya dönüştü.
Ev işçileri, uzun çalışma saatlerinden, sigortasız çalışmaktan ve işyerinde tacizden şikayet ediyor. Ev işçileri, Türk iş kanunları ve uluslararası işçi hakları standartları ile korunma altına alınmak istiyor.
21 yıldır ev işçisi olarak çalışan Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) Başkanı Gülhan Benli, "Yardım isteseniz bile sizi kimse duymaz. İşverenler sizi para ödemeden göndermek istiyor ve eğer paranızı almakta ısrar ederseniz size saldırıyorlar" dedi.
Gündelikçiler ve ücretliler olmak üzere iki tür ev işçisi bulunuyor. Gündelikçiler, temizlik gibi belirli işlerde günlük olarak çalışıyor. Ücretliler ise tam zamanlı olarak çalışıyor, genellikle ev işlerini yapıyorlar ve ayrıca evdeki çocuk, yaşlı ve hasta kişilerle ilgileniyorlar.
Aralarında EVİD-SEN'in de bulunduğu ev işçilerinin haklarını savunan kesimler, hükümete başta Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 189 sayılı Ev İşçileri Sözleşmesi olmak üzere uluslararası işçi hakları standartlarını uygulama çağrısında bulunuyor. Sözkonusu sözleşme, ev işçilerine sendika kurma ve toplu iş sözleşmesi yapma hakkı veriyor. Sözleşmeyi 11 ülke imzalamış bulunuyor.
EVİD-SEN'e göre 2012 yılında tehlikeli ve sigortasız çalışma koşulları nedeniyle 51 kadın ev işçisi işyerinde öldü. 400'den fazla ev işçisi ise tacize veya tecavüze uğradı ve 3.000 işçi de iş kazası geçirdi.
Gülhan Benli, "Paraları olduğu için güce de sahip olduklarını düşünüyorlar. Taciz nedeniyle dava açmak isteseniz bunu kanıtlayamazsınız çünkü hiçbir kanıtınız yok" dedi ve ekledi: "Sizi bir çöp kutusu gibi kullanıyorlar. Size taze yiyecek yerine bayat yiyecek veriyorlar."
Ev işçileri, haklarını armaya başlıyor. EVİD-SEN, 2011 yılında ev işçileri tarafından kendi haklarını korumak ve çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla kuruldu.
Benli, "Kimsenin gururumuzla oynama hakkı yok" dedi.
EVİD-SEN, İstanbul Valiliği'ne kayıtlı ve resmi sendika kimlik numarasına sahip. Ancak Valilik, ev işçilerinin, işçi ile işveren arasındaki bireysel iş ilişkilerini düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunu'na dahil olmadığı gerekçesiyle yasadışı olduğu iddiasıyla sendikaya dava açtı. EVİD-SEN, bu davaya karşı-dava açarak karşılık verdi. EVİD-SEN'in açtığı dava hâlâ yargıtayda görülüyor.
İş kanununa dahil olmamak, ev işçilerinin işçi olarak kabul edilmedikleri ve düzenli çalışma saatleri, tatiller, mesai ücreti, yıllık izin, sosyal sigorta ve örgütlenme hakları gibi belirli düzenlemelerden yararlanamayacağı anlamına geliyor.
Kanunlarla koruma altında olmamak, işçileri işverenler tarafından sömürülmeye karşı savunmasız bırakıyor. İşçilerin düzenli bir gelirleri yok ve herhangi bir zaman işlerinden kovulabiliyorlar. Bu durum da onları gelecek hakkında kaygılandırıyor. Bu nedenle, iş kanununa dâhil edilmek, ev işçilerinin temel talebi.
Gündelikçi ev işçileri, sosyal güvenlik kanunu kapsamında değil ve çok azının sigortası bulunuyor. Türk İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre kadın ev işçilerinin %94'ünden fazlası sigortasız çalıştırılıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) işverenleri, ev işçilerine sigorta yapmaya teşvik eden programı başlattığında bir iyileştirme yapılmıştı. SGK, bu programa uymayan işverenlere karşı yasal yollara başvurmaya başladı.
Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Karadeniz, bu çözümün yetersiz kaldığını söylüyor. Ev işçileri, fıtık, menisküs yırtılması ve astım gibi iş hastalıklarından muzdarip olsalar bile pek çok ev işçisi tedavi görmüyor. Karadeniz'e göre orta gelirli aileler, yüksek sigorta primlerini ödeyebilmek için devlet yardımına ihtiyaç duyuyor. Karadeniz, "İşverenler ve işçiler tarafından ödenen oran, %50 olmalı ve geri kalanını da devlet ödemeli" diyor.
12 yıldır gündelikçi olarak çalışan 42 yaşındaki Şengül Sönmez, çalışma koşullarını köleliğe benzetiyor.
Sönmez ev işçiliğini şöyle anlatıyor: "Ev sahipleri tarafından tacize uğruyorsunuz. İki kez tuvalete gittiğinizde bu durum sorun haline geliyor çünkü işverenler bunu 'işten kaçma' olarak görüyor. Büyük çanta taşımanıza izin vermiyorlar. Bazı işverenler, evden ayrılmadan önce çantalarınızı kontrol ediyor.
Asker gibisiniz. İşveren çay içerken veya kitap okurken sizi görmek istemiyor. Sizi sadece çalışırken görmek istiyorlar. İşverenler, bir işçinin de yorulabileceğini veya yemek yiyebileceğini anlamıyor."
Pek çok işçi, işverenlerinin özel hayatlarına müdahale etmesinden yakınıyor.
Sönmez, "Onların evinde huzurlu bir şekilde uyuyamıyorsunuz. Aniden kapıyı çalmadan evdeki özel odanıza girerek ne yaptığınızı kontrol ediyorlar" diyor.
Göçmenler ise ev işçisi hiyerarşisinin en alt tabakasında yer alıyor. Birçok göçmen, işverenlerini, tehdit amacıyla pasaportlarını almakla suçluyor. Göçmen ev işçileri, yerli işçilere göre daha düşük gelir elde ediyor.
26 yaşındaki Hoşgül Mehmed, 18 yaşındayken tek başına Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etmiş ve altı yıldır da ücretli ev işçisi olarak çalışıyor.
Meslektaşlarıyla aynı durumdan muzdarip olan Mehmed, "İş sizi yorgun ve bitkin bırakıyor. Sadece çalışıyor ve size söyleneni yapıyorsunuz" diyor ve işverenlerinin genellikle keyfi davrandığını söylüyor.
Mehmed, "Çalışma izni aldığınızda işveren sigortanızı ödemek zorunda. Ancak bu, işverenin kararına bağlı durumda. İşveren sizi işten kovduğunda hem çalışma izniniz hem de sigortanız iptal ediliyor" diyor.