Her yıl Türkiye'de sayısı 2 bine yakın çocuk lösemi hastalığına yakalanıyor. Bu sayının 2020 yılında 3 bine ulaşılacağı tahmin edilirken ne bunun önüne geçmek için bir şeyler yapılıyor ne de halk bilinçlendiriliyor.Lösemi her yaşta görülen bir hastalık olmasına karşın daha çok 2 ile 5 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor. Yaş ilerledikçe tedaviye cevap azalıyor. Bu nedenle yaşın küçük olması tedavide bir avantaj olarak kabul ediliyor.Lösemi tanısı bu yıl içinde konulan Eylül'ün 4 yaşında olması tedavisi açısından umut verici. Dünyada yaşanan savaşlar, her gün patlayan bombalar, evlerimize girmeye başlayan hormonlu ve dolayımlı da olsa GDO'lu ürünler, radyasyon ışınları gibi birçok neden çok sayıda çocuğu küçük yaşlarında bu hastalıkla savaşmaya mecbur bırakıyor.Lösemi umutsuz bir hastalık değil. Diğer kanser türlerine göre kurtuluş olasılığı daha yüksek, tedavi süreci daha umutlu. Moral desteği her hastalıkta olduğu gibi bunda da oldukça önemli. Özellikle çocuklar söz konusuysa...Devlet ilaçların büyük kısmını karşılasa da, eğer ilaçlar ülkede bulunmuyorsa, hastalar kendi çabalarıyla ilaçları yurt dışından bulup, kendi ceplerinden ödüyor. Bu da birçok aile için masraflı bir tedavi sürecine dönüşüyor.Türkiye'de bulunan lösemi ile mücadele eden kurumlar halkı bilinçlendirmede yetersiz kalıyorlar. En büyük sorun bu hastalığın kendisini ve çözümlerinin ne olduğunu tam olarak bilmiyor olmak.Her şeye rağmen gülümsemek... Eylül'de ve ailesinde bu çok net görülebiliyor. Böyle ciddi bir mücadelenin içinde de olsa Eylül bir çocuk ve hayatındaki kısıtlamalara rağmen çocukluğunu yaşamaya devam ediyor. Tabii ki ailesinin sonsuz gücü ve desteği ile...