İstanbul Mahmutpaşa her kesimden insanın ihtiyacını giderebilecek alışveriş hacmi ve ikna gücü yüksek esnafı ile bir rutin haline gelmiş. Bazen onca kalabalığın, esnaf atışmalarının, irili ufaklı, tozlu gürültülü, birbirinden farklı ve fazlasıyla renkli Eminönü sokaklarında, hasılı hayat kavgasının içinde kaybolur insan. Semaya yükselip Eminönü uğultusuna güç katan sokaklardan biri de Çakmakçılar yokuşu… Mahmutpaşa sokaklarında dolaşmaktan yorgun düşen beden; onca rengin, koşturmacanın arasında dağılan zihin olgun bir adam gibi karşımıza çıkan Büyük Valide Han'la buluşunca epey şaşkınlık yaşıyor. Öyle bir ruh hali ki, bugünün telaşesi içinde geçmişe buyur eden olgun bir adam sanki, Büyük Valide Han. Çoğu kez insanların bir vefa borcu öder gibi yavaş adımlarla girdiği Büyük Valide Han kitabesiz olmakla birlikte 17.yy da Kösem Mahpeyker Sultan tarafından yaptırılmış. Mimarı ise bilinmiyor. İstanbul'un en büyük hanlarından biri olan Büyük Valide, ayni zamanda üç avluya sahip olan ilk hanmış. Toplam 210 odaya sahip olan han, zaman içinde iş kollarının farklılık göstermesiyle birlikte yapısında da buna bağlı değişimler yaşamış. Üst kattaki revak kemerlerin üzeri sonradan yapılan odalarla kapatılmış, alt katta ise kemerli odaların cepheleri yapıya uyum sağlamayan eklemelerle orijinalliğini kaybetmiş durumda. Büyük Han'ı temsil eden ikinci avlunun alt katında depolar ve tekstil dükkânları bulunuyor. Avlu ise bu yeni düzenden otopark olarak nasibini almış. Avlunun orta kısmında İstanbul'un ilk Şii Mescidi bulunuyor. Bu mescit İranlılara ait. 1947'de çıkan yangında tamamen kül olan ahşap yapıdan sonra mescit şu anki görünümünü almış. İstanbul'daki Şiileri bir araya getiren mescitte aynı zamanda Ehli Beytin torunları Hz. Hasan ve Hüseyin için anma törenleri yapılıyor. Caminin en eski ziyaretçilerinden Kişver Teyze'nin aktarımına göre, 1950'li yıllarda İranlılar Hanın üst katındaki odaları ev olarak, alt kattaki odaları ise işyerleri olarak kullanıyorlarmış. 17. Yüzyılda İranlı tüccarların konakladığı handa, Şii birlikteliğinin bugüne dek sürdürülüyor olması halen yaşatılan bir durum olarak sevindiriyor. Ayrıca hanın bir diğer özelliği de ilk Ermeni matbaasının burada kurulmuş olması. Zaman içinde matbaacılık İranlılar tarafından sürdürülmüş. Hatta Osmanlı döneminde bu matbaada birçok yasal yayının yanı sıra merkezi devlete muhalif yayınlar da basılmış.Üst kata çıkıldığında avludaki hareketliliğin aksine daha durağan bir atmosferle karşılaşıyoruz. Koridorda ilerledikçe metruk ve tekinsiz bir yerde olduğunuzu hissediyorsunuz. Teknolojik gelişmeler ve iş sahalarının değişmesiyle hanin üst katındaki bütün odalar, on beş atölyenin dışında, çürümeye terk edilmiş. Bu atölyelerde bölgenin yapısına da uygun olarak takı, nargile, hediyelik eşya ve Anadolu'ya gönderilmek üzere kasket ve şapka üretimi yapılıyor. Yanı sıra, döküm, torna-tasfiye işlerinin yapıldığı atölyeler de yer alıyor. Handa dikkati çeken diğer bir özellikse esnaf arasındaki iletişim. Genelde baba-oğul bir arada çalışılan atölyelerde han esnafıyla sohbet ettikçe, vefa borcu yerini güçlü bir bağa bırakıyor.Karanlık dehlizlerden çatıya çıkıldığında İstanbul manzarası için en güzel mevki keşfediliyor. Bu sayede han, tarihi dokusunun yanı sıra , İstanbul'u seyretmek isteyen yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarından biri haline gelmiş. Büyük Valide Han'ı tasvir eden minyatürlerde çatının kurşun kubbeler ve aralarındaki yüksek bacalardan oluştuğu görülüyor. Şimdilerde ise kubbeler tamamen tahrip edilip modern izolasyon tekniğiyle kaplanmış ve doğal olarak orijinalliğini kaybetmiş. Bacalarsa hazine avcılarının gazabına uğramış ve tamamen yok edilmiş. Hanın geleceğine dair resmi bir açıklama yok ancak bölgenin artan turizm talebine karşılık otel olarak işletileceğine dair söylentiler var.