Dicle Nehri'nin iki yakaya böldüğü, tarihi 12 bin yıl öncesine kadar giden, birçok medeniyete ev sahipliği ve başkentlik yapan Hasankeyf, tarih boyunca stratejik önemini koruyan bir yerleşim yeri olageldi. 1990 yılında Batman'ın il statüsüne kavuşmasıyla şehrin ilçesi olan Hasankeyf'in geçmişinde ilk yaşam mağaralarda sürmekteydi. 6000'e yakın mağaranın bulunduğu yerleşim yeri adını bu yüzden, Arapça'da Mağaralar Şehri anlamına gelen Hısnı Keyfa'dan aldı. Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin bir arada yaşadığı uzun bir döneme şahitlik eden Hasankeyf, kendisinde yaşam süren medeniyetlerin bıraktıkları izleri günümüze kadar taşıdı.
Medeniyetin beşiği olarak bilinen Mezopotamya'nın en değerli yaşam alanlarından biri olan Hasankeyf, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nin 10 kriterinden 9'unu karşılıyor. Bu kültürel hazine, çok yakın bir zamanda Ilısu Barajı'nın suları altında kalacak. Su debisinin yavaş yavaş yükseldiği baraj tamamlandığında 199 yerleşim yerinin yanı sıra en az 289 arkeolojik sit alanının da sular altında kalacağı belirtiliyor. Moğol istilasında dahi yıkılmayan 12 bin yıllık tarih, ömrü sadece 50 yıl olan baraj uğruna son aylarda dinamitlerle patlatılıyor. İş makinalarının yoğun mesai harcadığı, tozun eksik olmadığı kent bir şantiye alanı gibi.
Devlet, tarihi kentteki bazı yapıları Ilısu Barajı'ndan zarar görmemesi(!) için bir süredir yerinden kaldırarak taşıyor. TOKİ'nin yaptığı ‘Yeni Hasankeyf' adı verilen alana ilk olarak Zeynel Bey Türbesi ve Artuklu Hamamı taşınırken, geçtiğimiz günlerde Eyyübiler dönemine ait, İmam Abdullah Türbesi de, yeni yerleşim yerine taşındı.
Bir hafızanın yok oluşunu izlediğimiz Hasankeyf'te yaşam artık son demlerinde. 7000'e yakın nüfusa sahip tarihi kent, önümüzdeki aylarda tamamen boşaltılarak yıllar yılı yükselecek suyun altında kaybolacak. Baraj büyük bir ekolojik tahribata da sebep olacak. Yüzlerce canlı türü baraj sularının yükselmesiyle yok olacak ya da kendilerine yeni yaşam alanları bulmak zorunda kalacak. Hasankeyfliler bugün alışverişlerinden, traşlarına, sokak gezilerinden, Dicle'de yüzmelerine ve oradan mezarlık ziyaretlerine kadar tüm yaşamı son kez solurken 12bin yıllık hafızanın baraj sularının altında kaybolup gideceğinin farkındalar.
Son günlerini yaşayan Hasankeyf'in sokaklarında, evlerinde, çarşısında ve hatta Dicle'nin kendisinde bile hüznü ve endişeyi görmek, hissetmek mümkün. Hasankeyfliler, devam eden kale ve kayalıkların yıkım çalışmaları ve iş makinaların tozu dumana kattığı bu zaman aralığında çaresiz bir şekilde bekleyişlerini sürdürüyor. Ve herkesin birbirine sorduğu soru şu: "Bizi ‘Yeni Hasankeyf'te ne bekliyor?"