Hazzopulo pasajı Beyoğlu'nun Pera olduğu zamanlardan kalma bir mekandır. İstanbullu zengin Rum tüccar M. Hacopulo tarafından yaptırılarak; yirmi yılı bulan inşasından sonra 1871 yılında görkemli bir törenle açılışı yapılıyor. Üç kapısı bulunan pasajın İstiklal Caddesi ve Meşrutiyet Caddesi'ne açılan kapıları iki cadde arasında tam bir geçit olanağı sağlıyor. Üç tarafı beş katlı binalarla çevrili olan pasaj, Beyoğlu'nun eskiye açılan kapısı gibidir. Pasajın içerisi bugün yeni sakinleri ile birlikte tarihinde hiç olmadığı kadar belirsiz bir bekleyişin içerisinde. Beyoğlu değişirken, her şey dokusuz, kişiliksiz, insana yabancı kentsel abidelere dönüşürken; Hazzopulo eskiden kalma birkaç tanıklık ve yorgun duvarları ile ortasında oturduğumuz avlunun uğultusunda sessizce duruyor.Mekanlar ve binalar tarihe tanıklık ederken, içinde yaşamış olan insanların değerleriyle anlamlı hale gelir. Hazzopulo Pasajı da 142 yıllık belleğinde eski sahiplerinden bugüne birçok değişimi ve acıyı beraberinde getirmiş. İlk açıldığı yıllar, dönemin en iyi moda mağazalarının, terzilerinin, tuhafiyecilerin, berberlerin, lokanta ve meyhanelerinin bulunduğu bir mekan olmasının yanı sıra kültürel ve siyasal gelişmelerin de aktörlerine ev sahipliği yapıyor. Pasajın Tepebaşı'na çıkan tarafında 1874'te ilk Türkçe opera ve İstanbul'un ilk oda orkestrası bu mekanda açılmış ve 1890'da tiyatroya çevrilmiş. Namık Kemal ve Ahmet Mithat'ın matbaası ve 27 gün ömrü olan İbret Gazetesi de yine pasajın Meşrutiyet Çıkışı'nda, bugün içerisine girilemeyen bölümdeymiş. Namık Kemal bugün de adı Grand Bulvar olarak kalan cafenin bulunduğu pasajın meydanında tutuklanmış ve Jön Türkler Namık Kemal'in tutuklanmasından hemen sonra, bu pasajda faaliyetlerine başlamışlar. 1940'lı yıllara kadar pasajın görüntüsü aynı kalırken; pasaj, ilerleyen yıllarda siyasal çalkantıların etkisiyle özellikle İstanbul'un gayri müslimlerine karşı oluşan hoşnutsuzluktan nasibini alıyor.Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin yaşadığı ve ticari faaliyet yürüttüğü pasaj ilk olarak 6-7 Eylül 1955 yılında trajik bir yağmaya şahitlik ediyor. O günün tanıklarından Celal Bey, Meşrutiyet Caddesi'nden girmeye çalışan grubu engellemeye çalışsa da başarılı olamıyor ve gelen yağmacılar bugünün şarapevi olan mekânın camlarını kırarak içeriye giriyorlar. Hazzopulo' nun varolan sakinleri bugün yoklar, pasajın apartman katları boşaltılmış ve metruk bir durumda. 12 Eylül döneminde pasajın ismi sakıncalı bulunduğu için Danışment Geçidi, yirmi yıl sonra da Han geçidi oluyor. 6- 7 Eylülde başlayan zulüm, sindirme,korkutma ve tahrip ederek yok sayma pasajda hala kendini hissettiriyor.Bugün pasaj, şapkacı Madam Katia, diş deposu sahibi Erol bey, pasajın emektar çaycısı Mustafa Amca, terzi Musa Bey ve tüm pasajı daireleri ile birlikte kollayan Celal Bey'in anlattıkları anıların eşliğinde, tarihe tanık bir mekanın hayaletine dönüşmek üzere. 1970'li yıllardan itibaren pasajdaki küçük esnaf, kiracı konumunda ve 25 yıldır süren bir vesayet davasının belirsizliğini yaşıyorlar. Hala sonuçlanmamış olan davanın beraberinde, bir de Beyoğlu'nun dönüşüm haritasında adı geçmeye başladı. Hazzopulo her an büyük şehrin yıkım ve yeniden inşa projelerinde, içindeki tüm belleğiyle yok edilebilir.