Bu yılki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün kutlandığı İstanbul’da çoşku ve öfke bir aradaydı. İstanbul Feminist Kollektif öncülüğünde “geceler bizimdir” sloganıyla “Feminist gece yürüyüşü” gerçekleştirilen birçok kadın örgütünün desteklediği ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı yürüyüş, 8 Mart akşamı taksimde yapıldı.
İstiklal Caddesini dövizlerle, pankartlarla, enstrümanlarıyla dolduran kadınlar, Galatasaray meydanından Taksim meydanına kadar sloganlar, zılgıtlar, alkışlar eşliğinde yürüdü. Yürüyüşte, “Aile değil kadınız, feminist isyandayız” pankartı, “Türkiye Kadın Katili Erkekler Ülkesi”, “Aile de yalan devlette arzu bizim beden de İsyan”, “Erkek egemen sendika istemiyoruz”, “Geceleri de sokakları da meydanları da istiyoruz”, “Trans cinayetleri politiktir”, “Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir”, “Şiddetin bahanesi yok”, “Erkek düzenine itaat etmiyoruz” dövizleri taşındı. Kadınlar “Jin Jiyan Azadî”, “Erkek adalet değil, gerçek adalet”, “Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet inadına isyan, inadına özgürlük”, “Bağır herkes duysun erkek şiddeti son bulsun”, “Namusumuzu kaybettik, bulmayacağız”, “Zindanlarda direnen kadınlara bin selam”, “Jin şer naxwazin, aşîtiyê dixwazin”, Başbakan Erdoğan'ın "üç çocuk doğurun" önerisine "Bana bak Başbakan tepemin tasını attırma, kendin yat kuluçkaya, bir Türkçük, iki Türkçük, üç Türkçük doğurmaya” sloganlarıyla erkek egemen sisteme ve Türkiye hükümetine tepkilerini dile getirdi.
“AKP kadınları aileye mahkum ediyor”
Yürüyüşün ardından Türkçe ve Kürtçe basın açıklaması yapıldı. Türkçesini Öznur Subaşı’nın yaptığı açıklamada, her yıl 8 Martta olduğu gibi, erkek egemen sisteme şiddete, sömürüye, heteroseksizme, homofobiye ve transfobiye karşı öfkelerini haykırmak ve dayanışmalarını güçlendirmek için sokaklarda oldukları dile getirildi. Geçen 8 Mart’tan bu yana kadınların ezildiği, sömürüldüğü, şiddete uğradığı aile temelli politikaların yoğunlaştığını belirten Subaşı, kadınların aile için feda edildiğini ve bu söylemlerin güçlendirilmeye devam edildiğini vurguladı. Subaşı, “AKP hükümeti kadının güçlenmesiyle ilgilenmiyor, onları aileye mahkum etmeye çalışıyor” dedi.
“Hangi Aileden bahsediyoruz?”
Subaşı, “Kadınları iyi eş, fedakar anne olarak konumlandıran, çocuk, hasta, yaşlı bakımının sorumluluğunu bizlere yükleyen; dayakla, tecavüzle ve ölüm tehditleriyle denetim altına alındığımız, emeğimize, bedenimize, kimliğimize el konulan aileden mi?”, “Erkek şiddetinin örtbas edildiği, meşru kabul edildiği, kol kırılınca yenin içinde kaldığı aileden mi?” diye sordu. Erkek adaletin tecavüz davalarında kadının beyanını esas kabul etmediğini hatırlatan Subaşı, kadının aile yapısını araştırıyor tecavüzde “rıza” arayarak kadınları sorguladığını, yargıladığını söyledi.
“Kürt kadınları derhal serbest bırakılsın”
Bu topraklarda yıllardır süren savaşın, iki kat mağduru olan Kürt kadınlarının teker teker hapse atıldığına hepimiz şahidiz diyen Subaşı, 8 Mart organizasyonuna katıldığı ders verdiği, düşündüğü, düşüncesini ifade ettiği için ya da sadece Kürt olduğu için kadınların tutuklandığına ve tutuklanmaya devam edildiğine dikkat çekti. Subaşı “Bu cadı avının bir an önce durmasını, arkadaşlarımızın serbest kalmasını istiyoruz ve keyfi tutuklamalara isyan ediyoruz” dedi.
DKH: “Mücadele bayrağını Zetkin’den devraldık”
Feminist kadınlar öncülüğünde gerçekleşen yürüyüşün ardından, Clara Zetkin’in öncülüğünde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün 102. Yılını kutladıklarını ifade eden Demokratik Kadın Hareketi de bir meşaleli yürüyüş ve açıklama gerçekleştirdi. “Yaşasın 8 Mart, Bijî 8 Adarê” pankartı ve “8 Mart kızıldır, kadındır”, “Örgütlenen emeğimizle özgürleşeceğiz”, “Görünmeyen emek sesini yükselt”, “Ev, iş, aş kölesi olmayacağız”, “Eşit işe eşit ücret sendika hakkımı istiyorum”, “Kocaya, babaya bağlı olmadan ücretsiz sağlık güvencesi istiyoruz”, “TC’nin anayasası şiddettir” dövizlerinin yanı sıra, üzerinde katledilen kadınların fotoğraflarının olduğu tabut taşındı. Açıklamayı yapan Dilşad Canbaz, “Bize açlık, yoksulluk, işsizlik ve toplumsal yozlaşma, ötekileştirilmiş, kimliksizleştirilmiş yaşamlar dayatılıyor” dedi. “Ev emekçisi kadınlar olarak emeğimiz yok sayılıyor, çalışan kadınlar olarak da kreş, süt hakkı, emzirme odaları vb. haklarımız tamamen karşılıksız bırakılıyor” diyen Canbaz, ayrıca iş yerlerinde cinsiyetçi yaklaşımların hedefi haline geldiklerini vurguladı.
“Devrimci kadınlar onurumuzdur”
Kürt kadınlar olarak cinsel ve sınıfsal sorunların yanı sıra ulusal baskı ve saldırılarla şiddetin en koyusunu yaşadıkları ifade eden Canbaz, egemenlerin yarattığı imha, inkar politikalarına karşı direnen, örgütlü mücadele yürütüp yaşamda özne olmayı hedefleyen ilerici, devrimci, demokrat, yurtsever kadınların baskı ve şiddetin en büyüğünü yaşadığına dikkat çekti. Canbaz “Erkek egemen düzene karşı mücadeleye, emeğimizin gücü ile örgütlenmeye, örgütlenerek özgürleşmeye” diyerek açıklamasını sonlandırdı.
Eylem, Grup Munzur’un söylediği türküler eşliğinde çekilen halaylarla son buldu.