İlköğretim kademesinde zorunlu olan Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi Dersi'nin kaldırılmasına yönelik tartışmalar her geçen gün daha da artıyor. Alevi mezhebinden olan öğrencilerin bu derse maruz kaldığı düşünülürken, bazı yetkililer dersin kaldırılmasının sakıncaları üzerinde duruyor.
Bu konu hakkında görüşlerini esirgemeyen bir din dersi öğretmeniyle yaptığımız söyleşi oldukça düşündürücü. Alevi bir öğretmen olan S., Ankara'da bir ilköğretimin ikinci kademesinde kendi branş derslerine (Türkçe) ek olarak son beş yıldır din derslerine de giriyor.
S.'nin bu durumuna okulundaki diğer öğretmen arkadaşları o kadar alışmış ki , bunu sıra dışı olarak gördüğümüzü söylediğimizde bizi tuhaf karşılıyorlar. Öğretmen S. İslam dini konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını sohbetin hemen başında söylüyor. Ders konularını öğrenciler ile eş zamanlı öğrendiğini de ekliyor sözlerine. Ders içeriğinde yer alan ahlak ve sevgi üzerine son ünitelerin anlatımında ise sıkıntı çektiği söylenemez. S.'yi az da olsa rahatlatan bu konuların dışındaki ve genellikle inanç, ibadet, Hz. Muhammed üçgeni içerisinde sünni yaklaşımlı konular da ise durum farklılaşıyor. Çerçevenin bundan ibaret olmasını kabul edilemez buluyor. Her ünite bitiminde ezberlenmesi gereken sure veya dualar zaten dersin adı ile çelişki yaratıyor. Sure ve dualar öğretmen karşısında ezbere söylenip sözlü notu ile değerlendiriliyor.
Öğretmen S. din dersini dayatma olarak görüyor. Devletin zorunlu kıldığı sünni inanca dayalı bu ders için öğretmen açığının bu şekilde kapatılmasını çok tuhaf bulduğunu dile getiriyor: "Eğitim sistemimiz son yıllarda ‘yapılandırmacı' yaklaşım uyguluyor. Bilgiyi öğretmekten çok bilgi edinmeyi öğretmeyi hedefleyen bir yaklaşım. Ancak fen ve matematik derslerinin dışında uygulanan bir yaklaşım değil. Din Kültürü ve Ahlak Bilgi dersi diğer dersler arasında en sivri olanı olduğu için göze batıyor. Sadece bu ders ile sınırlı olan bir yaptırım olsa ne ala. Diğer dersler de bu döngünün içerisinde yer alıyor.Sosyal Bilgiler dersinde birey ve toplum teması; insanın devlet yapısı altında yasalara uyarak yaşamak zorunda olduğunu dayatıyor. Grup ve kurumların işleyişine katkıda bulunmanın toplumda saygınlık kazanmamızı sağladığı ileri sürülüyor. Türkçe dersinde de aynı isimle yer alan tema öğrencilerin kişisel özelliklerini göz ardı ederek topluma sadık bireylerin yetiştirilmesi amacını güdüyor. Belgelere dayanmayan tarih bilgilerinin, dayanaksız okuma metinlerinin kitaplarda yer alıyor olması bu türden bir eğitim sistemini savunanları yalanlıyor.
‘Yapılandırmacı' öğrenim modeli uygulayan ülkelerde bu model, bilgiye ulaşmada izlenilecek yolları bulmayı kolaylaştırmak biçiminde tanımlanırken, bizim ülkemizde sınırlamalar eşliğinde kalıplara uygun olarak tasarlanan öğrenciler yetiştirme modeli olarak kabul ediliyor."