Kentsel Dönüşüm kapsamında 2006 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yenileme alanı olarak ilan edilen Süleymaniye mahallesindeki 728 tescilli, 1239 tescilsiz yapı Fatih Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi kuruluşu olan KİPTAŞ tarafından satın alındı. 17 Nisan 2012 tarihinden itibaren habersiz başlatılan yıkımlar ile mahalle esnafı, halkı mağdur ediliyor. 1985 yılında UNESCO tarafından tarihi miras listesine alınan Süleymaniye bölgesi, dönüştürülmesi ve belediyenin tabiriyle ‘güzelleştirilmesi’ beş etap şeklinde ilerleyecek. Süleymaniye Mahallesi halkı ise, yıkımlardan hem dertli hem şikayetçi. Yeterli bir süre verilmediğini, gidecek yer belirtilmediğini ve medyaya bu mağduriyetlerin yansımadığını aktardı.
‘Rantsal Dönüşüm İşte’
75’ten beri buranın esnafı olan Ali Yıldız şöyle diyor, “Ben yerimde yokken zorla kapıyı kırmışlar içeri girmişler, böyle saçma şey olur mu? Biliyorduk zaten, boşaltacaktım, ama insan bir haber eder, mektup gönderir, mühlet verir. Nakliyeci nasıl bulayım, nereye taşıyayım ben bu saatte? Kimseye yer göstermediler zaten. Bir de elektrikleri kestiler, şimdi benim o makineyi toplamam için cereyana ihtiyacım var, mengenesini nasıl kapatacağım. Karga paça attılar bizleri, 35 yıldır burada vergi veriyorum ben. Bizleri düşünen yok, böyle bir adaletsizlik olmaz. Sulukule gibi yapacaklar burayı da, villa yapıp, satacaklar. Rantsal dönüşüm işte…’’
‘Devlet bu mu, evini başına yıkan mı?’
Bir diğer tekstil atölyesi sahibi İsmail Altun ise, mahallenin 30 yıllık esnafı olduğunu söyleyerek, mal sahiplerinin haberdar olmalarına rağmen kira almak uğruna kendilerini uyarmadıklarını kaydetti. Altun, “Konuştuğumuzda henüz satmadıklarını mahkemenin hala devam ettiğini söylüyorlardı. Benden Mart aynının bile kirasını aldılar. Adam Ocak’ta satmış benim haberim yok, bu benim suçum mu?” dedi. Belediyeyi aradıklarını, birkaç esnaf toplanıp görüşmeye gittiklerini aktaran Altun, “Belediyeye gittiğimizde 2-3 ay mühlet vermelerini istedik, haber vereceklerini söylemelerine rağmen bir baktık ki zabıtalar, iş makineleriyle kapımızda. Bende 35 işçi, handa ise 100’e yakın kişi çalışıyor. İşporta tezgahı değil ki yarım günde çıkabilelim” dedi. Altun, habersiz karşılarına dikilen zabıtaların önce elektriğini kestiğini anlatarak, “Alelacele yeni yer bulalım dedik, çevrede 500 liralık yerler olmuş 1500 lira. Belediyenin verdiği 1500 lira taşınma masrafına da ayrıca masraf eklendi. 3500 liraya Sultançiftliği’ne taşındım, ama bu sefer de işçiler buraya gelemeyecekler, ne anlamı var buraya taşınmamın. Mağdur durumdayız.” diyerek çevredeki kiraların da arttığını ifade etti. Herkese tebligat göndermenin belediyenin görevi olduğunu dile getiren Altun, “Biz direnmedik ki çıkmayacağız diye, herkes topu birbirine atıyor. Kimse sorunumuzu, mağduriyetimizi görmüyor. Devlet bu mu, evini başına yıkan mı?’’ şeklinde konuştu.
‘Bir de güvenip AKP’ye oy verdik’
Mahallenin 17 yıllık esnafı olduğunu belirten kadın çantası imalatçısı Mustafa Çiçek, “Malzemelerimizi düzgün tahliye etmemize bile izin vermiyorlar. Aşağıya indirir indirmez başlıyor zabıtalar yıkıma, mahvoluyor makinelerimiz. Yazık değil mi, sonuçta bunlar bizlerin ekmek parası. Kurulu düzen bozuluyor, bir de biz Mustafa Demir’e oy vermiş insanlarız, esnafa sahip çıkmadı, memnun değiliz. Kime söyleyelim şimdi derdimizi’’ diyor.
İstanbul’un eski yerlilerinden olan Safiye Kandemir de; “Evim bana babamdan mirastı, bir miktar para verdiler çıkalım gidelim diye, ama nereye gidelim’’ derken, AKP iktidarının hiç iyi bir şey yapmadığını belirtti ve “Bir de onlara güvendik de oy verdik” dedi.
‘Dört kat dükkan yarım günde nasıl boşaltılır?’
Tekstil işiyle uğraşan kiracı Müslüm Demir, “Yıkım için okullar tatil olana kadar dediler, ama beklemediler. Uyarı gelmeden dün yıkmaya başladılar. Dört kat dükkan yarım günde nasıl boşaltılır? Makinenin altındaki işi çıkartıp eşyalarımızı aşağıdaki ilçeye taşımaya başladık. Bekleyen müşterilerimize iş veremiyoruz.” şeklinde konuştu.
‘Buralar satılacak, Kürtler katledilecek’
Mahallede oturan Ağrı Doğubeyazıt’tan gelen Sezer Koğanaslan, “Burada oturanların çoğu Kürt işçiler, Van’daki depremde halkına sahip çıkmayan devlet buradakilerin de evini başına yıkıyor. Devlet Kürtleri Van’da da İstanbul’da da unutuyor.” dedi. Ben burada konfeksiyon işçisiyim diyen Koğanaslan, “Aldığım maaş belli memleketteki eve mi göndereyim, kirası yüksek yere mi vereyim, kendi faturamı mı ödeyeyim, ne yapayım?” diye soruyor. Koğanaslan, “Buraları yüksek fiyatlara satacaklar, paraya ihtiyacı var neden? O paralarla bomba alıp Kürtlerin üstüne atıyor, katlediyor sanki görmüyor muyuz! Buyrun devlet ya katlediyor ya evimizi, işimizi başımıza yıkıyor.” dedi.
‘İstanbul onlara kalsın’
Muş Malazgirt’ten çalışmaya gelen Veysel Sankal da, memleketlerinde çalışma olanağı olsa evlerini, yakınlarını bırakıp gelmeyeceklerini söylüyor. “Muş’ta bir fabrika olsa, iş olsa orada çalışalım, İstanbul onlara kalsın. Ailemi bırakıp gurbetliğe neden geleyim?” diyen Sankal, 5 kişi bekar evinde kaldıklarını aktararak, “Gurbetçilerin bir buzdolabı var onu da moloz altında bıraktı, devlet bize bir dolap veriyor mu ki! Alıyor. Eşyalarımız hep yıkım altında kaldı, mağdur olduk, kimse görmüyor. Devlet resmen çıkın gidin diyor bize, gidecek yerde göstermiyor, ne yapacağız bilmiyoruz” şeklinde konuştu. Yazıktır, günahtır, biz emekçiyiz geceyi sokakta geçirdik. Ben burada ter dökerek çalışmaya geldim. Başbakan, Cumhurbaşkanı, Belediye herkes duysun bu bir zulüm, bu yapılan halka hizmet değil zulümdür. Ne yapalım yani hırsızlık mı yapalım?” diyor.